Kronik Yorgunluk ile Başınız Belada mı?

Kronik Yorgunluk ile Başınız Belada mı?
  • 24.02.2022

Kronik Yorgunluk ile Başınız Belada mı?

İşten eve yorgun geldiniz, güç bela yemeğinizi yediniz, televizyon karşısında oturuyor veya uzanıyorsunuz, ne uyuyor ne uyanık vaziyette arafttaki yerinizi aldınız.

İzlediğinizi bile anlamakta zorluk çekiyor, sırtınızda ufak ufak kendini gösteren ağrıları ufak omuz hareketleriyle savuşturmaya çalışıyorsunuz ama nafile.

Dinlenme halinde olmanız gerekirken sanki dinlenmiyor, aksine o günkü tüm yorgunluğunuz sırtınıza biniyor. Yavaş yavaş hem bedeninizi hem ruhunuzu ele geçiren bu huzursuzluk, yorgunluk ve hatta kırgınlık hissi sanki sizin bir parçanız olmuş gibi git gide hayatınızdaki yerini iyice sahipleniyor.

Spor yapsam mı fikri yavaş yavaş kendini eve koşu bandı alma fikrine bırakıyor ve ne de olsa onu da yapmayacağınızı kendinize itiraf edip kabullenme sürecini yaşadıktan sonra rafa kaldırıyorsunuz.

Hem sizin vaktiniz mi var? Akşama kadar kaç kişiye laf anlatıp kaç tane iş bağladınız. Belki kaç kat merdiven inip çıktınız, kaç yüz tane adım attınız.

Zaten işten eve geç ve yorgun geliyorsunuz. Sorumluluğunuz da fazla... Tüm bu şartlar altında nasıl kendinize vakit ayıracaksınız ki zaten?

Saatler geçti bile, artık sürekli aynı pozisyonda yatmaktan kanepe belinizin bir tarafına batmaya başladı. Gün içinde zaten yorulan gözleriniz bir de elinizden düşmeyen telefonun ışığıyla iyice yanmaya başladı.

Telefonu koltukla yastık arasına sıkıştırdınız, gözünüzü kapattınız ve hafifçe yan dönerek daha rahat dinlenebileceğiniz bir pozisyon arayışındasınız.

Kulağınızdaki o ses? Evet televizyon açık kaldı. E ama zaten uyumuyorsunuz ki, sadece gözünüzü dinlendiriyorsunuz. Hem bir kulağınız da programda, dinliyorsunuz bir taraftan.

Saat kaç oldu acaba? Ooo geç olmuş, ne ara geçti saatler! Boynum da çok fena tutulmuş. Program da bitmiş zaten. Kalkıp yerime yatayım bari.

Alarmı 5 dakika daha geç kursam işe geç kalırmıyım? Ama çok geç olmuş ancak kalkarım zaten.

Aranızdan bir günün akşamını bu şekilde geçirmeyen kaç kişi var? Eğer varsa lütfen bize ulaşın ve bu işin sırrını hepimize öğretin.

Çünkü bu işin sırrına erememiş biz modern köleler her günümüzü bir gün öncenin kopyası gibi ve hem ruhumuza hem bedenimize zulmederek yaşıyoruz.

Genç yaşlarda bu yıkım kendisini çok hissettirmiyor belki ama zaman ilerledikçe kürek kemiğimizin orasında yıllardır hiç geçmeyen o ağrıya, belimizde 'ben beni bilfim bileli' süregelen o fıtığa, senede birkaç kere tutan ve boynumuzu kilitleyen o ağrıya yenik düşüyoruz.

Sağlığımızı yeniden kazanmak için harcadığımız efor ve zamanı, olması gereken zamanda göstermediğimiz için ileri yaşlarda bunu faiziyle birlikte kat kat ödüyoruz.

Doğru hocalarla karşılaşmış ve kendimize yeni bir yol çizebilmişsek ne ala... Ya o kadar şanslı olmayanlarımız?

Hayat bize bahşedilmiş bir armağan, ve ikinci bir tane daha alma şansımız yok. Ne kadar uzun veya kısa olacağını bilmediğimiz bu süreci en verimli, en sağlıklı ve en neşeli, dolu dolu geçirmek bizim temel insani hakkımız.

Sağlığınızı bozmamak için göstereceğiniz ufak çabalarla kendinizi çok daha üretken ve pozitif hissetmeniz mümkün.

Sırtınızdaki o yükü indirin artık. Evet bazı ufak tefek sağlık problemleriniz var belki şimdiye kadar biriken. Gelin onu da beraber çözelim, ama artık ömrünüzün önünüzde kalan kısmını yeni bir vücutla, taze bir zihinle ve sağlık dolu geçirin.

Unutmayın, hayatta her zaman ikinci bir şans olmayabilir. Elinizdekini doğru şekilde kullanmak en akıllıca seçim.

Sağlığınıza...

Dr. Fzt. M. Ergun KAYIRAN